Bilindiği üzere her yıl Mayıs ayının ikinci Pazar günü ANNE'ler
günü, 13. günü de Türk Dil Bayramı olarak kutlanıyor. 10 Mayıs 2020 Pazar gününü
Anneler gününü kutladık. Merhum Annemin doğum günü tam olarak belli değildi ama
öyle bir günde dünyasını değişerek bizi ANNE’siz bıraktı gitti ki o günü unutmamız
mümkün değil. Anamı bu yılın başında 01.01.2020 tarihinde kaybettim. Bu Anneler
Günü benim Annemsiz ilk Anneler günümdü.
Bayrak şairimiz Arif Nihat ASYA şöyle diyordu Annesi için “Artık
isterlerse adımı / Söylemesinler bana / 'Onun Annesi' diyorlar. Bu yeter
sevgilim bu yeter bana! / Bir dediğini iki / Etmeyeyim diye öyle çırpındım ki /
Ve seni öyle sevdim sana / O kadar ısındım ki / Usanmadım, yorulmadım,
çekinmedim / Gün oldu kırdın. / İncinmedim; / İlk oyuncağın / Ben oldum. Yavrum
/ Son oyuncağın / Ben oldum. / Layık değildim / Layık gördüler / Annen oldum
yavrum / Annen oldum!”
Bu duygularımla başta merhum Annem, sevgili eşim ve kardeşlerim ile bu
vatan için vatanlarının toprağına düşmüş Aziz Şehitlerimizin Anneleri olmak
üzere bütün Annelerimizin Anneler Gününü kutluyorum.
Gelelim Türk’ün Dil Bayramına, hak ettiği şekilde kutladık,
kutlanmadığına. Maalesef adına bayram da denilmiş ama hak ettiği gibi
kullandığını söylemek zor. Belki birçok kimsenin haberi bile olmuyor. Türk Dil
Bayramı, Karamanoğlu Mehmet Bey'in 13 Mayıs 1277 tarihinde yayınladığı “Bugünden
sonra hiç kimse sarayda, divanda, meclislerde ve seyranda Türk dilinden başka
dil kullanmaya” buyruğu anısına kutlanıyor. Bir kısım duyarlı insanımız bu
özel güne ve Güzel Türkçe’mize gereken özenin gösterilmediğini düşünerek,
sitemle aşağıdaki metni paylaştılar sosyal medyada. Ben de onlara katıldığım
için destek olmak amacıyla bu metni sizlerin dikkatine de sunmak istedim. Karamanoğlu
Mehmet Bey'i arıyorum! başlığı ile paylaşılan metin şöyle :
“Göreniniz, bileniniz,
duyanınız var mı? Bir ferman yayınlamıştı; “Bugünden sonra, divanda, dergahta,
bargahta, mecliste, meydanda Türkçe'den başka dil konuşulmaya” diye. Hatırlayanınız
var mı? Dolanın yurdun dört bir yanını, çarşıyı, pazarı, köyü, şehri, fermana
uyanınız var mı? Nutkum tutuldu, şaşırdım, merak ettim, Dolandığınız yerlerdeki
Türkçe olmayan isimlere, gördüklerine, duyduklarına üzüleniniz var mı?
Tanıtımın demo, sunucunun spiker, gösteri adamının showmen, radyo sunucusunun
diskjokey, hanım ağanın
first lady olduğuna şaşıranınız var mı? Dükkanın store, bakkalın market,
torbasının poşet, mağazanın süper, hiper, gros market, ucuzluğun damping
olduğuna kananınız var mı? İlan tahtasının billboard, sayı tabelasının scorboard,
bilgi alışının brifing, bildirgenin deklarasyon, merakın, uğraşın hobby
olduğuna güleniniz var mı? Bırakın eli, özün bile seyrek uğradığı, beldelerin girişinde
welcome, çıkışında goodbye okuyanınız var mı? Korumanın, muhafızın bodyguard, sanat
ve meslek pirlerinin duayen, itibarın, saygınlığın prestij olduğunu bileniniz
var mı? Sekinin, alanın platform, merkezin center, büyüğün mega, küçüğün mikro,
sonun final, özlemin, hasretin nostalji olduğunu öğreneniniz var mı? İş
hanımızı plaza, bedestenimizi galeria, sergi yerlerimizi center room, show room,
büyük
şehirlerimizi mega kent diye gezeniniz var mı? Yol üstü lokantamızın fast food,
yemek
çeşitlerimizin menü, hesabını adisyon
diye ödeyeniniz var mı? İki katlı evinizi dubleks, üç katlı komşu evini
tripleks, köşklerimizi
villa, eşiğimizi antre, bahçe çiçeklerini flora diye koklayanınız var mı? Sevimlinin sempatik,
sevimsizin antipatik, vurguncunun spekülatör, eşkiyanın mafya, desteğe,
bilemediniz koltuk çıkmaya sponsorluk diyeniniz var mı? Mesireyi, kır gezisini
picnic, bilgisayarı computer, hava yastığını airbag, eh pek olasıcalar, oluru,
pekalayı okey diye konuşanınız var mı? Çarpıcı, önemli haberler flash haber, yaşa,
varol sevinçleri oley oley, yıldızları star diye seyredeniniz var mı?
Vırvırık dağının tepesindeki köyde, cafe shop levhasının altında, acının da
acısı kahve içeniniz var mı? Toprağımızı, bayrağımızı, inancımızı çaldırmayalım
derken, dilimizin çalındığını, talan edildiğini, özün el diline
özendiğine içi yananınız var mı? Masallarımızı, tekerlemelerimizi,
atasözlerimizi unuttuk, Şarkılarımızı, türkülerimizi, ninnilerimizi kaybettik. Türkçemiz
elden gidiyor, dizini döveniniz var mı? Karamanoğlu Mehmet Bey'i arıyorum, göreniniz,
bileniniz, duyanınız var mı? Bir ferman yayınlamıştı. Hayal meyal hatırlayıp
da, sahip çıkanınız var mı?” Var mı, hatırlıyor muyuz acaba Mehmet Bey’i ve
fermanını.
Türk'ün; Türkçe'ye sevgisinin,
bağlılığının kaynağı, sözlü yasası olan Tanrıkut Töresine dayanır.
Türkçe, Türk milletinin kişiliğini yansıtan güzellikte ve matematik zekanın
ürünü bir dildir. Siz bakmayın birilerin Türkçe bilim dili değildir demesine. Merhum
dahi hocamız Oktay SİNANOĞLU’ndan bir televizyon programında aynen şu
sözlerini duymuştum. “Bilimin dili birilerinin söylediği gibi İngilizce,
Latince şu veya bu dil değildir. Bilimin dili Matematiktir ve Türkçe de Matematik
gibi bir dildir.” Büyük şairlerlerimizden Fazıl Hüsnü DAĞLARCA'nın
dediği gibi; “Türkçe ses bayrağımızdır.”, Yahya Kemal BEYATLI’nın ifadesiyle de “Türkçe
ağzımızda anamızın sütü gibi helal ve güzel olmalı”dır.
Unutmuş olsak, hatırlamasak bile 13
Mayıs Türk Dil Bayramımız Kutlu Olsun. Bu konuya devam edeceğiz inşallah, selam
ve muhabbetlerimle...
Eklenme Tarihi:
12.05.2020 09:29:47